27 Ocak 2010 Çarşamba

her yeni gün herşey daha zor...

"gelen, gideni aratır!" diye boşuna dememişler...

gmail'in her saniye artan depolama alanı gibi, zamanın ilerlemesiyle doğru orantılı artan sorumluluklarımız, farkındalıklarımız, yorgunluklarımız, değişimlerimiz, öfkemiz, sevgimiz var!

beyin denen muhteşem makanik organizma bize bir güzellik yapmasa,
bilincimizi sürekli açık ve maximum düzeyde tutsa ağır sıçışlara gelmiştik hepimiz!

insanlık, bu kadar süre var olamazdı belki de! bir an düşünsenize;
unutabilme yetinizi tamamen kaybettiğinizi!!!

(bu boşluğu zihninizde herşeyi hatırlamaya çalışarak doldurunuz!)


kaçınızın aklına geldi bilmiyorum ama şu delirmek denen şeyle aramızdaki o pamuk ipliğini de yok eden asıl gerçek, ölüm!!!

bir sonraki yazının başlığı: ölüm!

18 Ocak 2010 Pazartesi

"başka bir kadın" sorunu...

bir kadın ve aşık olduğu erkek.
bir kadın ve sevdiği erkek.
bir kadın ve "alışık olduğu" erkek.
bir kadın ve sadece "evli" olduğu erkek.

bu adamların o "bir kadın"dan başkasıyla sevişmesi mi aldatmak?
daha da ileri(!) gidip "bir kadın"dan başkasıyla sohbet etmesi, içmesi, eğlenmesi, duygularını paylaşması, kavga etmesi, o'nun yüzünden ağlaması mı?
bütün bunları "gizli" yaşaması yoksa aldatmak?

yahu nedir bu işkence? bu kısıtlama... bu sahiplenme...

kendini özel hissetmek ister kadın. başka kadınların varlığı tedirgin eder hep.

elbette ki bütün kadınlar için geçerli değil ama yok mudur şöyle kadınlar:

sevdiği adamın etafında yakın olduğu bir başka kadın olmasın ki, o da bir yarışın içinde bulmasın kendini. bakımlı, akıllı falan olması gerekmesin! kasmasın yani, ne gerek var?

"ben seni buldum, sevdim, sahiplendim. bunun içindi işte bütün çabam. bundan sonra salacağım kendimi gidecek! kapris yapıcam, ağzıma geldiği gibi konuşucam. gel diycem geleceksin, git diycem gideceksin. mecbursun çünkü bana! sevişmeye ihtiyacın var ve tabii ki sadece benimle sevişebilirsin! ee, sevişmek için gönlümü hoş tutman lazım!"

peki ya şöylesi?

"ben senin için saçımı süpürge ediyorum! herşeyinle ilgileniyorum yine de gözün başka kadınlarda :( ben sana daha ne yapayım?"

ya şu?

"seni bir başkasıyla düşünemiyorum!!! sen benimsin! ben de seninim!"

nedir bu manyaklık yahu? nerden çıkmış? "bir kadın" neden biri için saçını süpürge ederek onu "elinde" tutmaya çalışır? yemeğini, suyunu önüne koyup gecesinde sevişip "bir adam"ı kendisine bağımlı hale getirmeye kalkar? evine,yatağına ya da kalbine aldığı adamı nasıl "sokakta bulduğu bir kedi yavrusu" yerine koyar?

nasıl olur da "bir kadın", bütün enerjisini bir adamı "kapatmaya" harcar? kapattıktan sonra, artık kendini geliştirmeye, sosyal olmaya, "yaşamaya" ihtiyacı olmadığına inanır?

aldatılmak!!! "bir kadın"ın kabusu!

bir adamın bir başka kadınla sevişmesinden "artık o'nu sevmediği" sonucuna varmak nasıl bir matematiktir?

biriyle sevişmek,sohbet etmek, içmek, dans etmek, eğlenmek, tartışmak, omzunda ağlamak, başka birini sevmeye nasıl engel olabilir?

ve sen bir kadın!!!

hem aşık/evli/sevgili/alışık olduğun adamla hem de sevdiğin,hoşlandığın,akıllı bulduğun,sana çekici gelen,konuşmaktan keyif aldığın adamlarla hayatını yaşayamaz mısın?

korkma, özel olan özeldir yine...

Not: pek tabii aynı eleştiriler erkekler için de geçerlidir. "sahiplenme", "kıskanma", "kısıtlama" insanlığı en iyi ihtimalle yerinde saydırır. oysa ki, ilerlemek gerek hayatta... bir kere geliyoruz, var mı ötesi?

17 Ocak 2010 Pazar

merhaba

farkındalıkları vaad ediyorum... hüzünleri, gerçekleri, dosdoğruyu, varlığı, yokluğu, olanı ve olması gerekeni... pişmanlıkları mesela...

hayaller de olacak elbet; toz pembe düşler,"keşke olsa"lar...

bir kadının tüm dengesizliğiyle...